ufak bir leğene su doldur. tişört kirli ve lekeli ise suyun ılık ya da sıcak olmasında fayda var. leğene bir tatlı kaşığı kadar çamaşır makinesi deterjanı koy, elinle karıştırıp eritmeye çalış. tersini çevirmiş olduğun tişörtü bu karışıma sok, 5 dk kadar beklettikten sonra suyun içinde iki elinin arasında çeşitli bölgelerinden tutup tutup çitile; varsa lekelere ve koltuk altı bölgelerine iyi çalış. vaktin varsa bir miktar daha beklet deterjanlı suyun içinde. sonra tişörtü sudan çıkar, iyice sık, koy kenara. şimdi durulamaya geçmelisin; leğendeki suyu dök ve yeniden temiz ve yine tercihen ılık/sıcak su ile doldur. tişörtü bu suya daldır, bik miktar beklet, omuzlarından tutup suya daldır çıkar x 10. gerekirse ikinci bir kez suyu yenile ve durulama işlemini tekrarla. vaktin varsa suda biraz bekletirsen iyice arınmasını sağlamış olursun.

tişört nispeten temiz ise ve yukarıdaki düzenle uğraşamıyacaksan, akan su altında koltuk altı ve lekelere beyaz kalıp sabun sürüp, çitileyip, durulayabilirsin.

sonuçta iyice sık, gerçi hava müsait ama elde yeterli sıkılamadığı için sabaha tam kurumayabilir. asmadan önce bir el havlusu arasında sıkıştırarak nemini olabildiğince almaya çalış. sonra tişörtün omuzlarından tutup iyice çırp ve koltuk altından mandallayacak şekilde as.

o minibüs artık kirazlıtepe-kadıköy oldu, dolayısıyla kirazlıdan kalkıyor. saatlerini tam bilmiyorum ama akşam saatlerinde seyrekleşiyor; 8'den sonra yarım saatte bir gibi, 10'dan sonra hiç rastlamadım.

bende de aynı durum söz konusu. çok fena ayağa düştü bu esrar, 13 yaşında yakınım var içtiğini bildiğim, anlayamıyorum çok kızıyorum ama yapacak bir şey yok maalesef.

"yüzlerce defa yanımda içilip teklif edilmesine rağmen ağzıma sürmedim" aynısı benim için de geçerli
bi de erkek tanıyorum kız arkadaş kriteri "esrar içmemiş" olmaktı, yurt dışında yaşıyor gerçi ama Türk. Bilmem buldu mu.
Ben iradeli değilim sadece hevesli değilim o nedenle de içmedim.Gözlemlediğim: çoğunun sebebi merak diye düşünüyorum. Dertle tasayla bi ilgisi yok sırf kafayı güzel yapıyo işte hepsi o. Kimse dur demez herhalde, kimse farkında bile değil ki ...

içmeyin tüüü kaka

icmek icin dert tasa olmasi gerekmiyor bence.

niye birilerinin dur demesi gerekiyor ki ? içen içer içmeyen içmez . irade merak vs vs .. alkolden bir farkı yok sadece biraz saygıyı hak ediyor içene de içmeyenede.

fitne abi bu. klişe olucak ama, göründüğü kadar masum değil. radikalherifin de dediği gibi arayış bi nevi. ama herkes mutsuz diye filan değil.
nankörsün. şımarıksın ama mutsuz olduğundan çaktırmıyorsun ya da kendin de farkında değilsin... işsizsin, en önemlisi de bu. cidden, her sabah götünü tavana vurdurucak bir derdin işin gücün yok ya... tamaam, al sana sabahlara kadar çürümelik eeen k u u l uğraş anasını satayım.

ben de içmedim ama meyletttim bir ara, itiraf edeyim. aranıyoruz hacı biz aranıyoruz.

sigaradan, alkolden daha kötü bir şey değil. sizi bu kadar rahatsız etmemesi lazım.

Dert tasa meselesi değil ya, ot ne anasını satayım 1 saatlik kafası var. Bunların hepsi denyo, sırf havasını atmak için, "yeaa geçende arkadaşlarla ot takıldık" diyebilmek için kullanıyorlar. Yoksa esrarın derde tasaya bi faydası yok.
Sen ağzına sürmemekle en akıllıca şeyi yapmışsın, boşver ne merak et ne de dene. Bunu kullanan insanlarda sike sürülecek akıl yok, hepsi malın önde gideni.

şu yaşıma geldim benim etrafımda -bildiğim/farkettiğim- içen kimse yok valla.. cevapları okuyunca gördüm ki çok pırıl pırıl çevrem varmış doğrusu!

uzak durmakla doğru yapıyosun hacı, öyle kafa kurtarma orada dursun! bir kez sokakta kriz geçiren birine şahit olmuştum (haroyin kriziydi sanırım), kendini öyle şekillere sokacak maddeyi kullanan adamın zihnini seveyim!! saygı.. ya evet.

Yine abartılar yine abartılar... Ya şu ülkede mutluyken, ya da keyifliyken bir şey içilmeyecek mi arkadaş... İlla her bira içenin ya da ot vs artık ne boksa içenin dertli, derbeder ya da dibe mi vurmuş olması gerekiyor... Ot'un medikal amaçla kullanıldığını da unutmayalım lütfen, arabeske vurmaya gerek yok yani...

Bu mesele irade meseleside değilde başka bir olay... Gerçi bu gözler 2 saatte 5 litre coca cola içip abi kafeinn kafası yaşıyom yeaaa diyen angutta gördü... Ne diyeyim ki :)

canım kardeşim sen en güzelini yapıyorsun, emin ol. bir tür "moda" herhalde, ben öyle düşünüyorum, üzerine sohbet etmek, yeni bir jargon oluşturmak, içmeyeni dışlamak, topluluk ve ortaklıkla ilgili bir durum. başka ortak olacak şeyler bulamadıklarından, boş zamanlarda ne yapacaklarını bilemediklerinden geliştirdikleri bir eylem. uyuşturucunun sentetiği, doğalı diye bir şey olmaz; sonuçta uyuşturucu madde. benim de en tiksindiğim şey, ister içkiyle ister başka bir şeyle olsun "uyuşmuş" insan.

ben de sigra içmem, içmedim ama esrara hayır demem herhalde. aklı başında her insan "güzel kafayı" tercih eder. güzel kafa diyorum ama beni anlayanlar vardır.

(bkz: esrar/@compadrito) bir kisiyi bile vazgecirsek, kar, kardir.

kimse dur diyemez bildiğimce bu olaya. esrar keyif vericiler içerisinde hava cıva. küresel uyuşturucuyla mücadele savaşı kaybedildi. goo.gl
satışı devletler kendi kontrollerinde yapma yöntemleri üzerine çalışıyor ve bunlar resmi söylemler.
boşver. goo.gl

iradeliyim diyebilmen için esrarın senin gözünde çok kötü bir şey olması gerekiyor ki sen de içmemek adına bir savaş veriyor olasın. mesela benim saçlarım rastalı olduğundan herkes beni esrar içen rahat bi tip sanıyor ama ben ne esrar ne sigara ne de alkol kullanmam yani kırk yılın başı ortama ayak uydurmak için bira falan içerim o kadar. belki inat yapmışsındır esrar içmemek için. beraber esrar içmek istediğin kişi sana bunu teklif etse sen de bi denerdin diye düşünüyorum. ben geçen bi denedim beynim sallandı kusuyodum. içenlerin bi işine yarıyor ki içiyorlar ama. en kısa yoldan kafayı kurtarmak tabirinde genellikle haklılık payın var ama daha çok alkol almak gibi bi eğlence sanırım.

bence tam bir ergenlik, beni de araniza alincilik. esrar icene kadar hobi bul, gez dolas, eglen, mutsuzum diye niye gidip esrara sariyorsun?

esrar dedigin sey ottur. eroin, kokain gibi kimyasal bir sey degil. simdiye kadar dunyada esrar sebebiyle olen tek bir kisi bile rapor edilmemis. bagimlisi degilim 2,3 kere denemisligim var. kafasi fena olmuyo, guzel muhabbet. ayrica bazi ulkelerde serbest oldugunu da unutmamak lazim.

esrar'a karsi gosterilen bu tavrin sigara ve alkola karsi gosterilmesi daha mantikli. ayrica esrar'in amerikada neden yasaklandigini bir okumak lazim.

evet arkadaslar , içmeyen insanlar süper insanlar , en iradeliler , en ergen olmayanlar.. herşeyin iyisini hayatında hiç esrar içmemiş insan bilir. o yüzdendir ki içmeyen arkadaşlar herşeyi eleştirip onları ergenlikle yaftalayabilme hakkını kendilerinde görmeliler. en süper insan içki sigara alkol kullanmayan devletini milletini seven itiraz etmeyen , herkes nasıl yaşıyorsa öyle yaşayan insandır.

esrar içenler de en dertli , en iradesiz , en looser , en ergen , en kendini bişeylere kabul ettirme hevesi içinde olan gereksiz insanlardır. aman ha içmeyin.


gençler hangi kısmı anlayamadınız ? sizin hayatınız size , onların hayatı onlara.. gördüğüm kadarıyla siz içmeyerek onlardan daha fena kafalara erişmişsiniz.. aferin devam edin hep etrafınızda sizinle en ufak farklılıklar içerisindekileri mallıkla suçlayın. onları durdurmaya çalışın , bir otorite oluşturup bu işe son vermesini talep edin.. gerektiğinde elinize sopa vb araçlarla bu otoriteye destek çıkarak sizlerde katkı saglayın.. hayatınız çok güzel geçecek böyle yaparsanız.

son söz bu gençlikle gurur duyuyorum.. ne güzel ahlak ve iyilik timsali insanlar var ..

tekrar belirtmek istiyorum içmeyin ... geçen arkadaşın kaynı içmiş ölmüş..

isteyen bırakır ben 5 sene kadar sigara içtim ve bir anda bıraktım 1 sene oldu. üstelik öyle hazırlık aman azaltma bilmemne yok. kendimi sağlığa verdim. artık yağlı et bile yiyemiyorum. alkol çok nadir tüketiyorum, olursa şarabı tercih ediyorum. çevremde birkaç kişi oldu öyle esrar kullanan ama çok çok az. irade ile alakalı olabilir. biraz çocuklukta var, sorsan işte sistem çok kötü hayat beni mutlu etmiyor triplerine girerler. he herşeyi çözdün bir felsefen kaldı.

icmem, icene de mani olmam.

yau arkadaş zaten 2-3 tane şirket var gir sitelerine bak taahhütsüz ücret listelerine hız sınırlarına kullanım limitlerine.. seç hangisi sana uyuyorsa. yani buraya böyle sıkıcı ve günde 10 defa sorulan bir konuyu uzun uzun yazarak cevap bekleme. biraz parmakları çalıştır.

@deve, bir süredir ttnet'in sitesine bakıyorum, hiçbir şey anlamıyorum.
benden daha zeki insanlar vardır muhakkak, umarım bir kısmı da cevap verir.
özetle spor olsun diye sormuyorum.
he ayrıca sanane?

sanmam.

kadıköy'den en son 1'de idi sanırım. geçenlerde 00:10 gibi bindim, dolması ve dolayısıyla hareket etmesi yarım saati geçti, bilgine.

1 gibi evet. kaçırırsan, üsküdara geçebilirsin. oradan 2:00-2:30 a kadar var.

şifre ve kullanıcı adınla ösym nin sitesinden alsan..

onaylı örneği olmuyordur diye düşünüyorum

aslı diye birşey yok, ösym vermiyor.
çıktısını al, icabederse kurumda hesabına girip gösterirsin, aslı gibidir yaparlar. ama sorun çıkarmıyorlar genelde.

bebek starbucks'ın terası.
(yakın mı bilmiyorum ama ben sevmiştim)

kız kulesi karşısı, moda, ortaköy, boğaziçi üniversitesi.

beşiktaş dolmuşuna binin, 5 dk sonra dolmabahçe'de(inönü stadının karşısı) inin. saatin karşısı denize sıfır bir çay bahçesi var .

harita.yandex.com.tr

sahil degil ama istanbulun en guzel manzaralarindan birine sahip konak cafeyi oneriyorum. galata kulesinin biraz asagisinda.

www.galatakonakcafe.com

moda iskelesi - beltur
www.beltur.com.tr

not: istiklal'den çıkma kısmına dikkat etmemişim, uzak kaçar moda.

"Sultan" candır.

Seyfi Teoman'ın Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmini izle. Atlıkarınca da izlenebilir pek akıcı bir film olmasa da.

peki bu filmlerin hepsini bulabilmeniz mumkun mu?
film adi oalrak: dedemin insanlari ydi galiba gecen izledim hosuma gitmisti.izlemediyen ona da bak populer mi bilmiyorum.

gözlerime işkence ettim, listede o var mı bu var mı diye bakarken. sen artık türk filmi izleme yeter:)
bulutları beklerken var bunların dışında aklıma gelen.

vesikalı yarim

Ağır Roman.

eskilerden eğlenceli ve düşündürücü 'değirmen' (ağır fanıyım 1)
www.sinematurk.com

içsıkıcı ama sağlam, hülya koçyiğit'in 'kurbağalar'
www.eksisozluk.com

eski ve sürreal 'aaah belinda' (ağır fanıyım 2)
'arabesk' listede yok ama izlemişsindir herhalde. (herkes ağır fanıdır muhtemelen)

nispeten yakın, polisiye 'sis ve gece'

yakınlardan 'uzak ihtimal' ve 'iki dil bir bavul' ilk aklıma gelenler.

ben senin yerinde olsam sevdiğim yönetmen, senarist ve/veya oyunculardan giderdim. bunların en az ikisinin kesiştiği filmler hele, boş çıkmaz genelde.

grave of the fireflies

İzledim ghibli yapımı zaten.

sword of the stranger
jubei ninopucho

o listedekileri sevip de
samurai champloo
black lagoon

sevmeyen yoktur

seri değil de film istersen
wandurful days e kesinlikle bak

gerçi buraya yüzlerce film ve dizi yazmak mümkün de ne sevip sevmediğini de tam bilemediğim için şimdilik bunlara bi göz at : )

Film yazarsan sevinirim. Bunlara bakayım ama film her türlü izlerim :)

(git: www.imdb.com)
izlemediysen kaçırma bu efsaneyi.

akira

valla bu fiyata normal mağazalardan zor geçen gün bi minibüsün arkasında moda mobilya diye bir ilan gördüm ama 2700 tl ye bu saydıklarının hepsini veriyorlardı, kalitesini bilemem ama tabii.

bana niye tik yok :D

bence ilk once bir craigsliste falan bak derim, eger gonlune gore hicbirsey bulamazsan da az al ama kaliteli al, hepsini ayni anda alma derim. bir sure abuk subuk yasasan da bu arada butceni yeniden duzenleyip daha uygun seyler alabirlirsin. anladigim kadariyla yetskin hayatinin basindasin, kesinlikle bir kere daha cok az esya tavsiye ediyorum, duzgun olsun, az olsun, zamanla olsun.

tepe home'un uygun fiyatlı ürünlerinden bak derim. bu fiyatın biraz üstüne çıkar ama ben kalitesinden memnunum. ikea'nın uygun fiyatlı ürünlerinin 'maket' hissiyatı çok itici bence.

'az, zaman içinde ve kaliteli' konusuna da ayrıca +1
çünkü fiyat baz olunca ya kalite ya da beğeniyi gözardı etmen gerekiyor genelde. bence hergün görüp-kullandığı eşyalar insanın modunu sanılandan fazla etkiliyor. şimdiden güle güle kullan!

Craigslist'e baktım evet kullanılabilir bişeyler bulunabilir. Teşekkürler,
Tepehome'un web sitesinden gördüğüm kadarıyla o dükkanda uygun fiyatlı bir şey yok :) Belki gidip bakmak gerekebilir. Zaman içerisinde düzgün eşya almak mantıklı evet, ama bir yandan da eşyalara bağlı kalma fikrinden de haz etmiyorum. Acaba bırakıp gidebileceğim eşyalara sahip olmak daha mı efektif diye düşünüyorum.

kesinlikle gidip bakmalısın. örn. cevahir'de var. hem karşısında koçtaş var, olmadı oraya da bakarsın.
bırakıp gitme olayını bilemiyorum, ancak çok dandik birşey alırsan önce o seni bırakabilir, dikkat etmek lazım.

bunu mu demek istediniz? :)
www.modalife.com.tr

tepenin mudonun teshir urunlerinin stis fiyatlarina bakabilirsin, bazen gercekten cok hayvani indirimler oluyor, sen zaten 5 cayinda ne derler gibi bir psikolojin olmadigi icin flash tv deki veya kanal 7 deki dizilerideki evlere benzemesin diye soyledim, ben oyle bir evde herhalde hayata kuserim :)
ilk evimde koliyi ters cevirip uzerine ortu atmistim sehpa olmustu :) herkes super mantik diye bayiliyordu, evin bir kisiligi olsun, seni yansitsin, az sabret, evde esya olunca alinmiyo bir daha, satmaya kalktiginda yok paraya gidiyor bir de yani uzuluyorsun sonra....

fevkalade doğru diyorsunuz mavicorap hanımcığım:) Flashtv evi iyi bir benzetmeydi, hızlıca ikna oldum. Dün tepehome a baktım, ucuz ve güzel şeyler de varmış, yarın eve gidip ölçü alacağım. Sonra satın almaya başlarım. Çok teşekkür ederim herkese.

4-5 yıl gidiyor diye biliyorum ben.

evet 4 5 sene sürüyor diyolarda ben 3 sene diye biliyorum, eğer bağışıklık kazanmak istiyor isen, 1 kere yaptırıyosun, 1 ay sonra tekrar yaptırıyosun 2 kere üst üste oldumu tetanoza bağışıklık kazanıyorsun.

sağlık ocağında öyle demişlerdi tabiki, tam olarak 1 aymıdır nasıldır nedir onlar bilir.benim aklımda kalan bunlar.

şu aralar bir şey olsa tekrar aşı yaptırmam gerekiyor mu? geçen sene bıçak kesmişti gitmiştim aşı olmuştum ama doz olayı ile ilgili bir şey denmemişti.

benim bildiğim yeni aşılarda, belli periyotlarla 3-4 doz (tam hatırlayamadım) yapılıyor, böyle olmayınca uzun süreli koruyucu etkisi olmuyor.
kendimden örnek vereyim; tetanoz tehlikesi olan bir işte çalışırken, acilde doktor olan arkadaşım olmamı önerdi. ilk dozu yaptı, bir ay sonra 2. dozu hatırlatmamı söyledi. o gün de arkadaşımın nöbeti olmayan bir güne denk geldi ve nöbetçi olan iki doktorun bu aşının yapılma prosedüründen, dozlardan vs haberi yoktu. birkaç gün gecikmeyle arkadaşım 2. dozu yaptı. 3. dozun vakti 2 ya da 3 ay sonra gibi birşeydi, o zaman başka şehirde olduğumdan sağlık ocağındaki doktor 'arkadaşın kart çıkarmalıydı, bu şekilde yapamayız' dedi haklı olarak ve orada kaldı benimki de. işte böyle.

tatli tarifiyse kedi dilidir (sebze yemegi olsa bamya olurdu).

edit:
en.wikipedia.org

Evet tatlı tarifi.Şimdi gidip şu kedi dili denilen şeyden bulmak lazım.Er kişinin tatlıyla imtihanı.

bim'den alabilirsin.
iki çeşit var, fena değil.

evet bimde satılıyor bunlardan. ekler yapmak için kullanılan şey değil mi bu?

ta kendisi.

@barix: tiramisu icin de kullaniliyor.

kedi dili. tiramisu için kullanılır. ekler hamurla yapılır.

cereyanda kalmış da olabilisin.
kas gevşetici içmek fayda edebilir, doktor değilmi tabiisi.
edit: 'değilim' olacaktı.

kas gevşetici,ağrı kesici al. tutulan yerleri diğer yöne doğru germe egzersizi yap bugün soğuk uygulama yapabilirsin yarından itibaren de geçmemişse sıcak uygulamaya geçebilirsin. bi de istirahat et

kas gevşetici işe yaramazsa iğne de yaptırabilirsin.

kas gevsetici kullanirken dikkatli ol, aslinda dusunuldugunden daha tehlikeli sonuclar dogurabilir. onlem olarak kas gevsetici oladigin gun evde yat, hareket etme. cunku farkinda olmadan bir yerini incitme ihtimalin daha yuksek.

pasaport krizinden haberiniz yok galiba.
gundem.milliyet.com.tr

ucak biletinizle basvuru yapsaydiniz keske?

siktimin pasaportu yüzünden ben de 13 aydır beklediğim "kız arkadaş görme" işini yapamıyorum, harcadığım 1000 küsür lira da götüme kaçıyor. hadi birbirimize sövelim, rahatlayalım.

vize almanız gerekiyorsa sizin işiniz de yalan oldu, soğuk su içebilirsiniz. vize almayacaksanız hala şans var. ama yine de küfredelim.

der meister ben romen vizesi alıcam sabah verince 3 saat sonra vizeli olarak geri iade ediliyor pasaport. onda sorun yok. ama nerde bu pasaport be kardeşim ayıptır amk 15 gün ne?

geçenlerde '15 temmuzdan sonra iki günde verme düzenine geri dönülecek' yazıyordu.
şimdi baktım, 'kriz giderek büyüyor' yazmışlar.
bana vize de lazım olduğundan bilet almadım. böyle de bilet fiyatlarından yiyeceğiz kazığı (tabi vaktinde gelirse).

Başvurumdan 15 gün geçmesine rağmen hiç ses çıkmayınca İl Emniyet Müdürlüğü'ne gidip şu acil başvuru dilekçesi midir nedir ondan doldurdum geçen perşembe. Dün de kargoya vermişler. Araya haftasonu girmesine rağmen 4 günde tanzim edip yolladılar.

Bu haftasonuna kadar bekleyin, haber alamazsanız dilekçeniz de yalan olmuş demektir. Ayrıca pasaportunuz gelse bile vize de alacaksanız geçmiş olsun, 19 Temmuz için vizeyi biraz zor alırsınız, biletlerin üzerine soğuk su için ya da değiştirmeye çalışın.

@der meister ve diğer pasaport bekleyip de eline ulaşmayanlar, lan niye son ana bırakıyorsunuz pasaport işlerinizi? Acil durumu olanları tenzih ediyorum fakat seyahat, gezi, onu bunu görme işleri için plan yapıp da pasaportu en son hallederiz diyenleri aklım almıyor.

Edit: Romanya'nın prosedürünü bilmiyorum, dediğiniz gibiyse hala şansınız var.

pasaport yolda arkadaslar dun evrakı verdık bugun sabah 10 da postaya verılmıs pasaport. bilginize.

dost, d&r, arkadaş, remzi var böyle yerlerde ingilizce kitaplar. ama sınırlı bir hizmet sunuyolar, çok satanlar oluyo genelde.

(bkz: dost kitabevi) #14545823

istanbul'da homer kitabevi var benim kullandığım (gördüğüm kadarıyla ankara şubesi de varmış).
amazon'dan seçtiğiniz kitapları, liste fiyatına getiriyorlar, ekstra bir ücret almıyorlar. dediğiniz gibi uzun sürüyor, tek olumsuz yanı bu.

reçete süresi 3 gündür. bu süreyi geçirdiğinden tekrar yazdırmalısın.

Reçeteyle acile gidin oradaki doktorlar yazar belki. Eczane vermez, sadece yeni reçete getirecekseniz önceden vermek gibi bir kolaylık yapar.

Gittim her zamanki eczaciya, ayni ay icinde yazildiysa ayarlariz dedi. hic sorun sikinti cikarmadan verdi. benimki sans miydi, gunu mu gecmemisti bilmiyorum.

burun kemerinde burnunu kırıp yeniden yapıyorlar diye biliyorum, iyileşme süreci de haliyle bayağı uzun olabiliyor.

cok yakın bır arkadasım olmustu. 15 gün boyunca yüzü mosmor olmuştu . ve hep yataktaydı bununla birlikte yemek yerken de zorlanıyordu. ancak bu durum doktoruna gore degısır mı bilemem

naçizane fikrim, burun ameliyatıyla birlikte -bırak başka bir operasyonu- sivilce dahi sıkma! ilk günler hem nefes, hem de yemek-içmek açısından kabus gibi geçiyor, bununla birlikte bir de boğaz bölgende en ufak bir acı-ağrı istemezsin bence. dolayısıyla iki ameliyatı ayrı ayrı olmanı tavsiye ederim (doktor değilim, burun ameliyatı tecrübem var sadece).

ayrıca burun ameliyatı için çok sıcak havalar uygun bir tercih değil, aklında bulunsun. geçmiş olsun şimdiden.

burun kemeri olayı kolay mıdır? evet işinin ehli bir plastik cerrah bulursan, kolaydır. geniz eti, burun eti falan hepsini de halleder. sadece burun dışını değil içini de düzeltir, burnu bütün olarak ele alır. ama dediğim gibi iyi bir doktor bulmanız lazım. birçok plastik cerrah burun içini düzeltme kısmında iyi değilken, kbb doktorları da burun içini yapıyor ama dışını doğal, düzgün yapamıyor. ikisini de hakkıyla yapacak birini bulman lazım. bütçen ne kadar? iyi bir doktor önerebilirim.

ayrıca kemeri düzelttirmeye kalktığında içinde yaptıracağın et aldırma vs gibi şeyler ekstradan zorluk katmaz sana. özenlik, işini temiz yapan bir doktor ile ameliyat sonrasında da doktorun söylediklerini harfiyen yerine getirirsen, ne morluğun olur ne de öyle müthiş şişlikler. ikinci gün ayakta, bir hafta sonra normal hayatına dönmüş, 1 ay sonunda yabancının anlamayacağı normallikte görünüyor olursun. ayrıca yaz aylarında da artık rahatça operasyon geçiriliyor.

bahar başvurularında referans mektuplarını almadılar, mülakata getireceksiniz dediler ben de yine öyle olur diye daha alamadım valla sorun olacağını zannetmem. yabancı dil belgesini de sonra getirebilirler yazmışlar sitede var zaten ücret de bu defa başvurular ücretsizmiş öyle yazıyor. 3 tercih yapabiliyorsun toplamda.

@ekaterina
hocam ben ücretsiz yazan yeri bulamadım. acaba linki paylaşabilir misin?

www.fbe.itu.edu.tr

eyvallah hocam bende az önce bulmuştum. tekrar teşekkürler.

önce online ön kayıt yaptırman gerektiğini biliyorsun herhalde.
kaç tercih yapabileceğin (3), bu iki gün içinde öncelikli olarak teslim etmen gereken belgeler falan bu kayıt sırasında sana bildiriliyor da ondan diyorum.

referans mektupları, portfolyo, niyet mektubu vs hep mülakata götürülüyor. bu iki gün içinde teslim edeceğin belgeler, -varsa- diploma, transkript, ales ve dil sınav sonuçlarından ibaret. diğer belgeler bölüme özel oluyor. ilginçtir ki bu sene başvuru ücretsizmiş.

cevap için teşekkürler "manuel mandalina"

rica ederim "arşivci"

bu arada ekleyeyim; diplomaların götürülmesine gerek yokmuş. sadece transkriptlerin orijinallerine bakıp agno ve mezuniyet tarihlerini kaydediyorlar. ayrıca bundan önce ayrı bir sıraya girip, bir memurun önünde ösym hesabımızı açaraktan ales ve dil belgelerinin doğruluğunu onaylatıyoruz. bunu da bu yıl icat etmişler.

eyvallah tekrar teşekkürler :)

olamazsın sanırım ya sadece orda yazılan bölümler kabul oluyor.

yani mantıklı olan da o organik kimyada atıyorum benim işim ne =) ama hani esas benim bölümüme yakın olan bi kaç daha programda atıyorum çevre müh, hatta gıda müh tercih ediliyomuş bu da saçma geldi açıkçası

belki bilimsel hazırlık okursun gene de başvursan iyi olur istiyorsan.

bu tamamen bölüme bakar. ancak 'tercih edilir'in anlamı çoğunlukla başka bölümlerden de bir miktar kabul aldıkları anlamına geliyor. aşağıda not vardır, görürsün, 'farklı lisans alanından gelenler için 1-2 yy bilimsel hazırlık uygulanır' diye.

bundan sonrası için aklında olsun, bu gibi durumlarda daha kontenjanlar belli olmadan gidip bölüme kendini tanıtmak faydalı oluyor. iki arkadaşım böyle yaparak kontenjanı genişletti ve nihayetinde kabul aldılar. ancak bunun için senin elinin sağlam olması birinci derecede önemli tabii ki.

@manuel mandalina peki şöyle spesifikleştirelim soruyu dediğin olgular geoteknik bölümünde yok sadece tercih edilir lafı geçiyor haliyle yazsam bi umut dediğin gibi bi miktar dışardan da alınır olması.ondan sonrası benim bulduğum referanstı bilmem neydi kısacası bana kalıyor gibi sanki

valla spesifikleştirdiğin tarafını tam anlayamadım. ama sana kalan tarafı referanslar vs.den çok akademik birikimindir, yanlış olmasın. bence şansını dene işte. ayrıca uzatmadan git derim, yarın son gün, bugün heyvan gibi bir kuyruk vardı, çok kişi yarına kaldı vs.
son olarak, işine yaramış olan cevapları da tikle sana zahmet.
başarılar.

ben miydim acep?
pm atıyorum.

nereden,nereye ?

dalamandan, istanbul

getirirsin koy bavula getir kimse bir şey demez.

sivi vb kisitlamalar ucagin icine sokacaginiz el bagaji ile iliskili.. bavulda bal getirmekle ilgili en ufak problem yasamazsiniz..

herkese yorumlarından dolayı teşekkür ederim.

valize koyup kargoya verirsen sorun olmaz, ama çok iyi paketlemelisin, cam kavanoz kırılabilir, çünkü malum bagajlara biraz sert davranılıyor...

geçenlerde antep-istanbul seferinde biri 5'er kiloluk birkaç bidon yağı vermiş kargo kısmına. nereden mi biliyoruz, bi tanesi patlayıp bütün bavulları yıkamış..

bu arada işine yarayan cevapların yanındaki küçük kutulara tıklayıp tik atarsan çok iyi olur çok da güzel iyi falan olur.

görev yazısı denilen şeyle ilgili olarak, kurumunuz ilgili makama yazar, siz belgeyi alıp kendi belgelerinizle teslim edersiniz mantıken.

üzerinize kayıtlı ev ya da banka hesaplarına dair belgeler de vize almanızı kolaylaştıracaktır derdim ama memur olmanızdan dolayı zaten kolay.

o değil de hangi konsolosluk acaba?

Ek 3 diye bir belge var onu doldurmustum. Ben ogretmen oldugum icin surec biraz farkliyi siz kendi kurumunuza ek 3 yurtdisi cikis izni belgesi doldurup verin onlar birkac gunde halediyorlar. Ama calistigin kurumun amiri de senin icin bir belge duzenleyebilir.
Biz ogretmenlerde calisma belgesi yetine gorev yeri belgesi var yani ona muafil birsey alirsin sen de.

ülke yunanistan.
@zgrydn, yunan konsolosluğu. bahsettiğiniz diğer belgeler tamam, daha çok kurumdan başka bir şey isterler mi diye sormak istedim.

@zaxurani, ben de öğretim görevlisiyim. benzer bir belge olacak sanırım.

selanik - istanbul treni çalışmaya başladı mı acaba? en son seferler iptal edilmişti.

selanik-istanbul otobüs bileti 90 liraydı geçen yaz, uçak bileti daha da pahalı. en ucuz tren ordan bir de izmire gitmesi var diyosun(tren seferleri de 2 yıldır yok), tek çıkışın otostop senin canım.

tren seferleri 2011'de durduruldu, yunanistan'ın kriz olayı dolayısıyla.
bir kaç firmanın otobüs seferleri var ama o bahsettiğin fiyattan fazlaydı yanılmıyorsam.

otostop iyidir ya, napalım. teşekkür ettim.

burası teşekkürle çalışmıyor dostum. işine yarayan cevapları tikliyorsun bir zahmet :)

schengen states multi pass vize sizin işinizi çözer.. yunanistandan vize alırsanız multipass olarak güney kıbrısa sorunsuz geçebilmeniz lazım...

single entry'nin yeterli olmasi lazim arada schengen zone'u terketmeyecekseniz.

yalniz guney kibris'a giderek schengen bolgesini terketmis oluyorsunuz (guney kibris schengen ulkesinden giren schengen vizelileri kabul ediyor ama kendisi schengen bolgesinde degil), o yuzden bir arayip sormanizda yarar var, coklu giris gerekebilir geri donus icin.

bir de ek olarak sunu okumanizda fayda var (gecen seneden de olsa):
www.eksisozluk.com

@tom riddle, şurada, 1:23'de 'bir şengen ülkesi' diyor gerçi.
(git:www.uzmantv.com)
sözlüğe şöyle bir bakmıştım ama linkini verdiğiniz entry'i görmemiştim, yararlı oldu, teşekkürler.

sınırlar ve otel dışında pasaportumuzu göstereceğimiz fazla yer olmayacak sanırım ve bizimkisi -orada bahsi geçen durum ve etkinliklerin aksine- türk vatandaşlarına özel ya da türk vatandaşı olduğumuzu belli edecek bir etkinlik olmadığından, bir de sivrilmemeye özen gösterirsek, sorun olmaz diye düşünüyorum (yani öyle umarım). ancak yine de 'yurtdışı seyahat kaydı'nı yaptıralım her türlü.

en.wikipedia.org
"While Cyprus, which joined the EU in 2004, is legally bound to join the Schengen Area, implementation has been delayed because of the Cyprus dispute."

baska yerleri de arastirirsaniz goreceksiniz ki gkry henuz bir schengen ulkesi degil.

daha yakından göreydik iyiyidi. sanki su kuşu yavrusu gibi. tüyleri çıkmış, bunu bir veteriner (daha önce yavru kuş beslemiş birisi) vitaminli mama ile beslerse yaşar.
ağzından şırınga ile beslemek lazım. önemli olan ihtiyaç duyduğu vitamini proteini alması. evdeki yiyecekler, yemler filan yetmez ona. yemi sindiremeyebilir belki.
sık sık ve güçlü yiyecekler yemesi lazım. (sindirebileceği)
bulduğunuz yeri dikkatlice inceleseniz annesi babası oralardadır bunun.

veterinere götürün bence o gereğini yapar.

istanbul'daysanız, ben istiyorum onu evlat edinmek.

yattara'ya selam olsun.
şimdi 'civciv' tanımından ve kutuda bulunmasından yola çıkarak sanıyorum ki bu dostumuz pazarlarda satılıp (ist'da pazarda civciv sezonu bir kaç hafta önce açıldı), küçüklerin baskısıyla alınıp, annelerin titizliği sonucu sokağı boylayan bir insan olabilir, ancak civcive de pek benzemiyor gibi.. neyse, eğer civciv ise; ekmek vermeyin, en uygun besinlerden biri buğday kepeğidir, ancak köyde falan değilseniz bunu bulmanız zor olacağından en ince bulgurun (bakkaldan öyle diyip alabilirsiniz) en ince yerinden az birşey çay tabağına ıslatıp verebilirsiniz. sakın buğday, normal bulgur falan vermeyin, onlar çok iri.

yattara'nı yeni fotoğrafları ve bikinili pozlarını yarın gönderebileceğim. ancak an itibariyle şunu ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki; adam yerleri gagalıyor. herşeyi yemeye çalışıyor. elektriksiz süpürge gibi. bir salıyorum oda içine hemen üstüme çıkıp sonra aşağı atıyor kendini sonra yerleri yiyiro. ben de yerlere bez serdim, herşeyi yemek istiyor adam.

civciv yemi mutlaka bulunur pazarda o civciv tavşan vb satan tezgahlarda. bir de artık ince bugur mu verirsiniz kepek mi bilemem ama, verdiğiniz yemi ve suyu döküp kendi tüylerini mahvetmesin ıslanıp hasta olmasın. bunun için yöntem şudur: ufak boy saksı tabağı ya da buna benzer sığ ve altı düz başka bir tabağı alıyoruz, ortasına kenarlarda hafif bir boşluk bırakacak şekilde ya ufak bir saksı ya da naylon fincan tarzı bir kabı ters kapatıyoruz. o kenarlara da yemi ya da suyu dökersek yattara bunu deviremeyeceğinden hem ıslanmıyor hem de ortalığı mahfetmiyor.

civciv değil bu ya. ne kuşu bu? penguen yavrusuna bile benziyor. ama thebug'ın dediği gibi daha çok su kuşu yavrusuna benziyor.

hatta dalgıç kuşu yavrusu bile olabilir. o yüzden senin verdiğin yemler işe yaramayabilir. veteriner olmadı veterinerlik fakültesine götür. hayvan dostları derneklerine de danışabilirsin.

muhtar yemle beraber kum da vereceksin civcive. taşlığında yemi öğütmek için kum da yemesi lazım. başka tavuk bunu yavru olarak kabul etmez, sanmam. kümeste tavuk falan besleyen birine verin. soğukta kaldıysa da yakın zamanda ölür muhtemelen.

civciv işte. kuş değil. normal köy civcivi gibi civciv. sarı olanlardan değil. büyüyünce siyahlı, kahverengili bir tavuk falan olacak herhalde. istanbul'da olmamasına çok üzüldüm.

anam yerim onu ben, civciv o civciv, küçükken köyde vardı benim de böyle kara kuru civcivlerim :D

biz pazardan 6 tane civciv almıştık zamanında.
3 tanesi öldü 3 tanesi de horoz olmuştu.
çatıya çıkar sabahın 3-4 öterdi.
20 metre yükseklikten aşağıya atlardı sonra koş babam peşlerinden.
aşağıya sıçardı milletin kafasına.
1 tanesi kayıp oldu bir tanesi ayağını kıstırdı bir yere sonra kestiler ama yemedik biz.1 tanesini de köye yolladık orada yeğenime saldırmış 2-3 yaşındaki kıza..dayımda kızmış, kesmişler:))

gezinirken fit fit fit yeri didiklemeye başladığına göre paçayı kurtarmış bir yavru. su kuşları böyle didiklemez tahminimce (meke, bahri yavrısına benziyor gibi ama kültür civcivi olma olasılığı yüksek.)
bulgur gibi yiyecekler verirken dikkat etmekte fayda var. bir gün önceden suda ıslatılmış yiyecekler verilmeli buna. yoksa çok yiyip şişip ölebilir.
arada protein yüklemesi yapılırsa (bunun nasıl olacağını bilmiyorum.) yaşar bu.

biraz daha büyüsün kesip, pişirip yersiniz.

(bkz: hayatın gerçekleri)

yattara reisden daha çok haber ve fotoğraf bekliyoruz.

kuru kuru bulgur kesmez bunu, ayıklayıp mısır, aynı şekilde ayıklanmış kavrulmamış ve tuzsuz ay çekirdeği falan verin (hatta bunu ezip verin) bence.

Yattara ne, bahçemde besliyorum birkaç tavuk-civciv ancak yattara ismine alışamadım.

Final döneminde olduğumuzdan dolayı, yattara her ne kadar ulu bir anka kuşu sansa da kendini, cevap veremedik. Kendisi garip bir şekilde yaşıyor. Biz de nasıl yaşıyor bilmiyoruz. Ama ona birşey olursa kendimi hayatta affetmem. Elimden geleni yapıyorum. Fotoğrafları yolda geliyor.

yaşar o yaşar, fazla yem verip çatlatmayın, arada güçsüz kalırsa diye haşlanmış yumurta sarısı filan verin. toplar kendini kobra.

yattara'nın yeni fotoğraflarını bekliyoruz.
ne durumda yavrucek?
büyüdü mü?
seni anası olarak kabullendi mi?
babası kim oldu?

Yattara, speedy gonzalez'e doğru namını yürütüyor. resimleri gelecek az kaldı.

Yattara müthiş bir hızla büyüyor. Sağlığı yerinde. Muz yiyor, yaprak dolması yiyor. Aslında kendi bir şekilde zıplayıp geliyor. Ama çok az veriyoruz. Geçen gün çiğ tavuk yedi. Tabi 1-2 gıdak aldırttık. Daha doğrusu biz çiğ tavuk keserken süpermen gibi atlayıp iki gagaladı ve kovaladık. Şu an sırtımda uyuyor.

Bugün başımıza gelen bir olayı anlatmak istiyorum. Bugün dava dosyaları içinde koşuşturken, nasıl olduysa bu arkadaş odasından kaçmış ve odada gezmeye başlamış. Üstüne bastım. O an yere düştü. Gözlerim doldu, ağlamaklı oldum. Kalbim iki değirmen taşının arasına düşse ancak bu kadar üzülebilirdim. Hemen veterinere götürdük. Hiçbirşeyi yokmuş. 15 güne toplarmış. Hatta evdeki 1-2 densiz dedi ki 400 tl tutacak ne gerek var yenisini al. İkisine de gerekli cevabı verdim. Tüm bursumu çektim. Son tlsine kadar feda olsun, aç kalırım ama onu yaşatırım. Bu namussuz ile aramda müthiş bir bağ var. Fotoğrafları yükleyeceğim. Size çok selamı var! Cik!!!

seksi fotoğraflar nerde!

yattara ne güzel şımartılmış öle , beslenme kuşağı da pek bir genişmiş ayrıca uzun ömürler versin de cinsi ne ki onun merak ettim baya

görür görmez tipik kız tepkisi verdim;

"anneeeeeeeem yirim ya!"

allah senli büyütsün yattara'yı :D

abi her mesajdan sonra öldü sanıyorum yattara'yı. neyse ki büyümüş kocaman adam olmuş gözlerinden öperim kendisinin.

allah gecinden versin hocam ama ölürse mölürse yazma lütfen vallahi çok üzülürüm.

yattara, size ciklerini sunuyor. merak etmeyin, her güncellemeyi burada vereceğiz. şu an ensemde uyuyor

su kuşunun ankarada ne işi var diyeceğim, aynştayn damgası yiyeceğim hiç gerek yok. marul ver, kıvırcık ver, ne biliyim o tür yeşilliklerden ver gagalasın. ama cinsini kesin olarak öğren. neymiş ne değilmiş. buğday iyidir biraz büyüdükten sonra buğday ver.

o teknigi ilk kez duyuyorum ama geniz eti buyuklugu bende de var. Ben haziranda ameliyat olacagm. Geniz etleri alınacak cok zor bi durum bilirım.
Su sıralar burun bandı aldım breat rıght diye biseydi sanırım markası geceleri kullanmalık cok farkediyo gercekten

dr a tek bir soru sor sonra operasyon falan olcaksan yine ol. "operasyondan sonra tekrar aynı şikayeti yaşamayacağımın garantisi nedir?" çünkü operasyon sonrası yeniden nüks etme olayı olabiliyor.

benim olduğum ameliyat. 3 sene önce oldum ama 1-2 ay gibi kısa bir süre sonra tekrarladı. burun etlerini yakıyorlar. basit bir ameliyat. ama bilmiyorum herkeste aynı olmayabilir. belki senin sorununu çözebilir. şuan hala iliadin kullanıyorum malesef. kemik eğriliği var bide.

ben oldum o ameliyatı.
küçük yaşta düşme sonucu burnum kırılmış, yamuk kaynamış, kıkırdak da sorunlu gelişmiş vs. bu durum nefes kanallarını daraltıp nefes problemi oluşturduğundan konkalarımın (burun eti) biri (bir tarafın en altta olanı) oldukça irileşmiş, diğerleri de tombullaşmış (normalde sönük, böyle kuru üzüm gibi olmaları gerekiyor). ben bu kapsamda, kemik hariç, kıkırdak düzeltilmesi+konka ameliyatı geçirdim. kıkırdak kısmı seni ilgilendirmiyor, konkaya geçeyim.
bahsettiğim balon gibi şişmiş olan konka, başka çaresi olmadığından kesilerek küçültüldü. diğerleri ise rf ile küçültüldü.
uzun vadede yan etkisi olur mu, doktor bu konuda birşey söylemedi. benim durumumda kemikte halen sorun bulunduğundan ve nefesim çok net açılmadığından, sorunlu tarafın zaman içinde tekrar şişebileceğin tahmin ediyorum. senin de alerji gibi sürekli bir kaynağın olduğundan, senin için de bu olayın tekrarlaması beklenir herhalde. ancak o aradaki süre için başka çaren var mıdır bilmiyorum, yani rahatlamak istiyorsan mecburen olmalısın sanki.
sağlıklı bir bilgi değil ama duymuşken şunu aktarayım. şarkıcı ceylan'ı bilirsin, sayısız burun ameliyatı geçirmiş, burnu yok gibi. burunla bu kadar oynanınca nefeste ciddi problemler yaşanıyor. bir programda demişti ki, bu ameliyatlar sonucu oluşan nefes alma problemini gidermek için ayda bir konkalarını yaktırıyormuş (rf tedavisi yani). yorum senin.

1-2 sene önce ben de rf yaptırmıştım. tanıdık bir doktordu. bana "genelde %80 ilk seferde hallediliyor. olmazsa ikinci seferi yapıyoruz" demişti. benim nefes sıkıntım hala devam ediyor. yakın gelecekte tekrar gideceğim.

kesme biçme olmadığı için işlem basit. rahatlıkla yaptırabilirsin.

Kalitesiz etmiş. Nerden biliyosun dersen, nedeninide biliyordum hatta ama unuttum. Bir zamanlar aşcı arkadaşımın yanına gitmiştim ziyarete otelde çalışıyordu. Tabi kazanda et kaynatıldıgı için o köpük 2 parmak kalınlıgındaydı ve gördügümde midem bulandı. Bu ne? dedim. O da açıkladı et şöyle böyle yani kalitesiz demişti. Normal denebilir.

neden köpürdüğünü bilmiyorum ama sürekli köpürdüğünü biliyorum. normal.

etin haşlanırken veya kızartılırken köpürmesi çok normaldir. kalitesizliğinin göstergesi olduğuna katılmıyorum, birebir aile tarafından kesilen hayvanların etlerinde veya kurban etlerinde (özetle menşei ve kalitesi bilinen etlerde) de gözlediğim olmuştur. piştiğinden eminseniz, afiyetle yiyebilirsiniz.

evet normal. etin içindeki kanın/sıvı şeylerin pişmiş hali o köpükler ve kahverengimsi şeyler. o köpüklere kef adı verilir.
bir süzgeçle al onları at. kalitesizlikle alakalı değil. afiyet olsun.

hiç et pişirmedim ama mantık yürütürsek. etin içerdiği su ısıya bağlı olarak dışarı çıkıyordur. etin içeriğinde olan yağ köpürmesine neden oluyordur.köpüğü kevgirle alırsanız kendi suyunda pişer diye düşünüyorum.

et köpürür arkadaşım merak etme. bu kalitesiz et olduğu anlamına gelmez. alabiliyorsan köpüklerini al. et, suyunu salıyor çünkü. normaldir.

velkam tu dı mutfak.
bazıları köpürür bazıları cızırdar hatta biliyormusun kızgın yağı soğuk yağın üzerine dökünce yağdanlıkta camsa patlıyor yaa yaaa

normal. kalitesiz falan değil. uydurma. etin suyu (kan ve et suyu karışımı) pişince öyle olur.

gayet normal rahat ol

kalitesizlikle alakası yok, bunu diyen kaliteli eti köpürtmenden haşlasın bakalım

ne sallamış be sesli güldüm

olympus pen serisi mi neydi onun gece çekimleri süpppper. bi araştırsana. ben de bakayım bulursam bir şeyler eklerim.

goo.gl
bir fotoğraf görmüştüm aynı yerin farklı iki makine ile çekimini (ki biri pen idi tabi) pen'inki muhteşemdi. kesinlikle incele.

bak 1600 iso
www.flickr.com

canon g serisi.

@ ben smyrna, abi yalnız o değiştirilebilir objektifli ya, ona hiç girmiyim diyorum aslında.

@drthea, inceleme sitelerinde canon'u öyle bir gazlıyorlar ki, neye inanacağımı şaşırıyorum valla.

slr like istemiyorsunuz zaten, kompakt olarak en iyi makine seride bildiğim kadarıyla.

yanlış bilmiyorsam sabit lensli de vardı. çok emin değilim. dedim ya takip ettiğim bir ürün değil. ama gerçekten iyi.

@drthea, g1 x varmış en son, gördüğüm kadarıyla. özelliklerine diyecek yok; cmos sensör, raw çekim falan ancak bu seri hem bayaa iri, hem de fiyatı bütçemin iki katı kadar. yine de araştırma motivasyonu oldu, teşekkürler.

@bensmyrna, şimdi baktım ama sabit lenslisi yokmuş malesef.

g12 var, 1200 civarına da bulunabiliyor. bi bakın derim.

bu seri tümden büyük, malesef bana uygun değil.

Bende g12 var canavar gibi. ayrica satiyorum Ilgilenirsen.

höla.
bütçeniz dahilinde kompakt makine olarak canon g ve panasonic lx serilerine bakabilirsiniz. bu sınıftaki makinelerin küçük algılayıcı boyutları yüksek iso değerlerinde yeterli performansı gösteremezler. yüksek isoda meydana gelen hataların düzeltilmesi işini makinelerin raw kayıt yapabilmesi nedeniyle belirli bir noktaya kadar bilgisayarda çözerek daha yüksek performans elde edebilirsiniz.
diğer taraftan g1x, x100 gibi büyük boy algılayıcıya sahip hibrit objektifi değişmeyen kompaktlar da size çözüm olabilirler fakat bütçenizi aşacaklardır.
bence üst sınıf kompakt yerine alt sınıf bir micro four thirds gövde düşünebilirsiniz. objektifleri değişse de üzerlerinde gelen kit 14-42mm objektifler işinizi fazlasıyla görecektir. algılayıcı boyutlarının büyük olması büyük avantaj.
hibrit pazarının fiyat performans oranı en yüksek modeli sony nex-5n fakat bu da bütçenizi aşıyor, c3 yerine gelen nex-f3 nex-5n ile benzer algılayıcıya sahip spot piyasada bütçenize uyabilir.
sonuç olarak hibritlerin iso performansları sıradan kompaktlara kadar çok daha iyidir. bir diğer konu da şu, full frame gövdelere erişinceye kadar üreticilerin sundukları iso performansları profesyonel olarak iş yapmaya çok müsait değiller. iso800'de işe yarar sonuç elde edebiliyorsa gövde bence çok daha fazlasını aramaya gerek yok, teknik değerler ve modellerle uğraşmak yerine asıl amaca yönelip fotoğraf çekmeye bakabilirsiniz.
kolay gelsin

kompakt sınıfta alacağınız makineler (lensi değiştirlemeyenler) g1x haricinde sensör boyutları küçük olduğundan birbirlerine yakın sonuçlar verirler. dolayısı ile 1000 lira parayı bu makinelere vermek mantıklı değiller. yalnızca pazar oluşturmak için var bunlar. g1x fiyatı da nerede ise bir slrye yakın ve bütçenizin üzerinde olduğundan size önerilebilecek makine "leica v-lux 20" olmalıdır. en azından istediğiniz gibi lensi değişmiyor ancak verdiğiniz paranın karşılığını da verecek bir makinedir. tepe tepe kullanırsınız.
selamlar.

@schizophrenia13, çok teşekkürler. örneğin benim baktığın nikon p300'de raw çekim yok, dolayısıyla makinanın yaptığı düzeltmeye mahkum kalınıyor. bir kaç yerde 'bu böyle olmaz, yakın zamanda bir yazılım güncellemesi gelir' demişler, o zamandan beri bakıyorum ama yok, gelmedi. ki benim baktığım sınıfın bu bakımdan en kötü makinası bu deniliyordu, dediğim gibi aynı sınıf denilen diğer makinalar ise 1000 tl ve üzeri zaten. bythom'daydı sanırım, yüksek isolu çekimleriniz için 10x15 baskının üzerine çıkmazsanız sorun yok diyordu, zaten bunu okuyunca büyük oranda vazgeçtim, çünkü öyleyse manuel ayara sahip 500 tl'lık bir pocket makinadan çok bir farkı kalmıyor sanırım.
g1x'i düşünmememin en büyük nedeni boyutu, yoksa bir kaç taksit fazla öderim en çok. yalnız fuji x100'ü yeni gördüm, ona bir bakayım (baktım, kendisi de fiyatı da inanılmaz :)
objektifli makinaların benim için olumsuz tarafı, öncelikle ebatsal. yoksa böyle bir yatırımın boşa olduğunu düşünmüyorum hiç. mesleki olarak zoom objektife de ihtiyacım olduğu oluyor ama öyle durumlarda arkadaşlardan büyük makina ödünç alırım diye düşündüm hep. benim sürekli çantamda-cebimde gezdirip belgeleme ihtiyacımı karşılayacak bir makinaya ihtiyacım var özünde. yani evden çıkarken 'yarım kilo eksik olsun, bugünlük makinayı almasam mı acaba' demek istemiyorum. pen gibi küçük gövdelere gelindiğinde sıkıntı, konser gibi etkinliklerde objektifi dolayısıyla profesyonel makina muamelesi görüp alınmaması.
dediğiniz gibi bu sınıfta ve bütçede ısrarlıysam yüksek iso sorunlarına fazla takılmadan bir seçim yapmaktan başka şansım kalmıyor. fiyat bakımından yine en uygun alternatif p300 olacak sanırım. ya da ohtararan'ın önerdiği gibi zoom'u da olan modellere bakıp, 'manuel ayarlı kompakta bu parayı verdim ama zoom'u da var diyebileyim'.

büyük bir değişiklik olmazsa Panasonic Lumix DMC-LX5 alıcam dostlar. tüm beklentilerimi karşılayan, incelemelerde oldukça iyi sonuçlar veren bir makina. fiyatı 1100-1200 tl civarında. tek sıkıntı çok yeni bir model olmaması (2010 ortalarında çıkmış). çıkmasının hemen ardından başlayarak bugüne değin pek çok yerde 'LX6 gelir mi/ne zaman geliyor' tarzında konuşmalar olmuş ancak henüz ufukta görünmüyor gibi. bir soru-cevap sitesinde uzman diyor ki, 'piyasadaki modeli aldığınızda yenisi hemen çıkar, almiyim bekliyim dediğinizde hiç çıkmaz!' :D
yardım eden herkese çok teşekkürler :)

ohoo çok vakit geçmiş, yazmamışım. lx5 aldım, haftasına lx7 çıktı :D makinamdan memnunum gayet :)

beyne darbe aldın mı? nörolojik olabilir. (wernicke aphasia, broca aphasia)
ya da psikolojik de olabilir.
Kanımca ciddi birşey ise nörologa gitmen, fonksiyonlara normal derse (ki MR, EEG vb. ölçümlerden sonra) psikologa görünmen

Nörolog +1

Ben de senin gibiyim ve çok güzel anlatmışsın sorunu. 8 sene önce büyük bir kaza atlatmıştım. O zaman belli başlı filmler çekilmişti ama neler çekildiğini hatırlamıyorum.

Nörologa gitsek mi ?

bir ara benim de başıma bahsettiğine benzer birşey gelmişti. evde kamp kurmuş tez yazıyordum ve gün boyu kurduğum cümle 10'u geçmiyordu. bununla birlikte konuşacak olursam, konuşma hızım da normale göre artmış durumdaydı. ben bunlara bağlamıştım. örneğin 'hukuk' diyeceğim, takılıyordum ve çıkmıyordu. buna benzer bir kaç kelime için, bahsi geçmesin de söylemek durumda kalmayayım diye uğraşıyordum resmen. bazen gayet güzel kaptırmış konuşurken, rastgele kelimelerin kimi hecelerini 2-3 kez kekeliyordum. önemli ortamlarda ya da görüşmelerde dikkat edip üzerinde durursam (ağzımdan çıkmadan önce planlarsam falan), azalacağına artıyordu. o sıralar okb tedavisi nedeniyle psikoloğa gidiyordum ve bu durumdan bahsettim; üzerinde durmadı ve zamanla geçti bir şekilde.
doktordan alacağın cevabı yazarsan sevinirim. geçmiş olsun.

kafam dağınıksa, aklım başka bir konudaysa bende de oluyor sıklıkla.
özellikle dikkat ettiğimde iyice batırıyorum.

50 lira tak sende 150 liraya altın alma

ikisini de mutu edebilecek bir hediye verebilirsiniz orda. anısı espirisi olan bir şey. böylece bir şey takmanıza gerek olmaz.hem de sizde ve onlarda anısı olur.

gram altın diye birşey var, minik dikdörtgen şeklinde olup şeffaf-sert plastik-minik kutularda kutulanmış olarak satılıyor (kutunun kulbunda iğne var, oradan iliştiriyorsun geline/damada). 1 gramlığı 97 tl, 0.5 gramlığı 50 tl civarında (bu ikisinin görünüm açısından hiç bir farkı yok, yalnızca ambalajlarının üzerinde 1 ya da 0,5 gr oldukları yazıyor). bunlar 24 ayar ayrıca. bunların yanında bir de 22 ayar gram altınlar var, onun 0,5'liği 47 lira, kutusu aynı, yalnız şekli yuvarlak. bir de çeyrek altının küçüğü var, o da biçim olarak çeyrekle aynı, yalnız biraz ufağı. gram olarak bildiğimiz çeyreğin yarısından daha aza tekabül ediyor ama fiyatı yarısı gibi, 72 tl. bunların tümü güncel fiyatlar (benzer durumlar için birkaç tane aldım bu haftanın farklı günlerinde), yalnız hafta boyunca altın tabanda seyrediyorken bugünden itibaren çıkışa geçti dediler, bilgn olsun.

yukarıda saydıklarımın tümü, altının yükselişi-alım gücünün azalması gibi nedenlerle ortaya çıkan alternatifler ve son zamanlarda düğünlerde yaygın biçimde takılıyorlar. bana kalırsa -görece- az miktarda para takmaktan biraz daha düzgün alternatifler bunlar. bütçene uygun olan bir tanesini seç, hem seni zorlamamış olsun, hem de arkadaşların sevinsin :)

Ben kendi nikahımdan sonra anladım ki, en yakın arkadaşlarıma bir çeyreklik alıp gitmek en mantıklısı çünkü düğünde takılan altınlar yatırım olarak kullanılınıyor. Özel bir şey alınca her zaman kullanılmıyor ya da zevkleriniz uyuşmuyor, falan filan,,,

sen biyerden 150 bul bi çeyrek al tak dostum. bunlar önemli mevzular. gün olur devran döner. 150 tl verince ölmezsin.

2 arkadaş birleşip küçük altın takın. onlar da öğrenci idi.
bir şey bekliyor olamazlar zaten.

damat arkadaş gelin arkadaş bi şekilde 150 lirayı denkleştirmen şart onlar kızmasada aileler bile duruma girer bence altını almalısın

orijinalliği bozmayın bence, etiket yoksa problem yok.

bence de gerek yok.

muzipçe değil ama cd kalemleriyle üstünü hafifçe karalayabilirsiniz

ya da arkadaşınızın ilgi alanı bir sticker yapıştırabilirsiniz

vay lan hayallerim yıkıldı. meğer bunu cazip bulan bir tek ben varmışım. halbuki nasıl da bir gazla açmıştım başlığı :(

Bence de cazip, düşünülmüş ve emek harcanmış olacak sonuçta. Yara bandı olur mu ki? Ya da aksine daha da belirginleştirebilirsiniz (nasıl bir kelimesin sen?) belki..

orijinal degil ama fiyati jiletle kazimak da bi yontem.

Delebilirsiniz de belki fiyat kısmını. Hatta ortaya çıkan yere ister bir şey çizin, ister gerçek fiyatı tekrar yazın. Bunu görsem severdim sanırım.

peki şöyle yapalım. benim aklımda iki fikir var. bunları değerlendirseniz nasıl olur?

8'i daha belirgin bir kalemle yan çevirip sonsuz işareti yapmak. yanındaki tl kalacak.

başka bir etikete paha biçilemez yazıp üstüne yapıştırmak.

burada kitabın değerli olduğunu vurguluyoruz.

#bu arada balekmek'in önerisi çok etkileyici.

nedendir bu çaba?

yani kitanın cinsi kapağı yayın evi üçgeninde şöyle bi bakınca fiyatı bilinir.ha zaten amacımız bu değil anladım o kadarını da düz adamlık candır. veriver gitsin. 10 liram vardı üstüne de simit ayran yaptım keh keh diye espiri çevir. ben daha çok severdim böyle bi durumu.

aslında normalde bunu yapmam ama bir anda gaza geldim değişik bişeyler olsun dedim. heves kırmayalım sevgili @cecilia

kitabı delme len :)

hani şerit şeklinde tipex var ya, beyaz renkli.. ben onunla ufak bir sansürleme yapıyorum. bence de direkt fiyatının görünmesindense şık bir şekilde kamufle etmek mantıklı. ama dediğin gibi üstünden çizerek vs oynamak hoş olmaz; gizlemektense vurgulamış oluyorsun. altenatif olarak cd kalemine de +1

güzel bir sticker yapıştır hani bu plastik olanlar oluyor ya dolaba filan yapıştırılıyor onlardan kırtasiyelerde bulursun sanırım

ingilizce biliyorsanız bence o dilde okuyun.

bizde iş bankası yayınlarından çıkan sabahattin eyuboğlu çevirisini öneriyorlar, şimdi baktım bir tane de azra erhat çevirisi var o da fena değildir herhalde. bordo-siyah alma da ne alırsan al :)

niye platon ingilizce mi yazdı?

ayrıca bence de iş bankası.

@baldur2 ingilizce yazmadı ama direk yunancadan çevrilmiş olabiliyor ingilizce çeviriler. bizdeki yayınlar ise ingilizceden çevrilmiş oluyor çoğunlukla. ikinci de değil üçüncü elden okuyoruz. o yüzden ingilizce ya da diğer avrupa dilleri öneriliyor.

edit: devlet'in direk yunancadan çevirisi de olabilir, bilmiyorum bakmak lazım.

azra erhat eski dil uzmanıdır.
onun çevirileri orijinalindendir. ayrıca dili de çok akıcıdır.
teyit edip güvenle alabilirsiniz.

bizdeki yayınların çoğunlukla ingilizceden çevrilmesi gibi bir durum yok. gerçeğe dayanmayan bir ifade. azra erhat da sabahattin eyuboğlu da iyidir. bordo siyah, antik vb. yayınlar el ilanı bassa almayın derim.

he canım he bütün çevirmenler yunanca biliyor çünkü.

@Demet Konuya vâkıf olmadan kafanıza göre yorum yapıyorsunuz. Tutup da bizdeki (Türkiye'deki) yayınların çoğu İngilizceden çevriliyor ne demektir? Sanki piyasada İspanyolca, Fransızca, Almanca, Yunanca, Japonca bilen çevirmen yok. Her çevirmenin bildiği dil başkadır, kim neyi biliyorsa yayıncılık dünyasında o bilene gidilir, çevirttirilir. Antik Yunancayı geçtim, diğer Avrupa dillerinde de mi çevirmen yok? "Sanki bütün çevirmenler Yunanca biliyor." Müthiş mantık, bravo!

@microfiction bizdeki çeviri sefaleti ortadayken nasıl bu kadar ezber konuşabiliyorsun hayret doğrusu. kafamdan yorum yapmıyorum, ama senin konuya yabancı olduğun aşikar. felsefe metinlerindeki çeviri sıkıntısını bugün 5 yaşındaki çocuk bile biliyor. yayıncılığın nasıl işlediğini değil nasıl işlemesi gerektiğini anlatmışsın. yazdıklarımı karşı argüman üretmek için okumak yerine gerçekten anlamak için okusaydın eserin anadili hariç diğer dillerden çevrilmesinin, ingilizceden çevrilmesinden bir farkı olmadığını anlardın. japoncadan çevrilmiş bile olsa, üçüncü elden okumuş oluyoruz diyorum. aristo'nun eserlerinin bile adam gibi çevirisi yok hala. bir araştır bakalım nelerle karşılaşacaksın.

@Demet, Birincisi bir yanlış anlama olmuş. Ben tutup da Antik Yunan metinletinin Fransızcadan, Almancadan çevrilmesinden söz etmedim. Bu dillerden çevrilmesiyle İngilizceden çevrilmesi arasında bir fark yok, doğru. Felsefe metinlerindeki çeviri sorunu da aşikar, doğru. Ama benim takıldığım tek şey "Bizdeki yayınlar çoğunlukla İngilizceden çevrilmiş oluyor" sözü. Ben bu sözü bütün çeviri metinler için anladım. Eğer bunda ısrar ediyorsan anlaşamıyoruz emektir. Yok eğer yalnızca Antik Yunancadan yapılan felsefe çevirileri için diyorsan o konuda haklısın bir şey diyemem. Aristoteles'in piyasada çoğu eserinin düzgün çevirisinin olmadığını ise biliyorum, merak etme.

evet yanlış anlaşılma olmuş, platon'dan bahsettiğimiz için özellikle belirtme gereği duymamışım nedense. sorun değil.

hareket(sizlik?) sensörlü birşey sanki.. bilemedim.

fotoğrafını çekip koyaydın iyiydi, yazık olmuş lambaya:/

hacı en kötü ihtimal ile onun bağlı bulunduğu sigortayı kapataydın niye kırdın ki.

O zaman şunu düşün hacım: Sen yatağa girince neyin hareketine yanıyor o lamba?

...cevâb veremedi.

arap sen içme bokunu çıkarıyorsun.

(bkz: video or it didn't happen)

belki senin elektromanyetik alanından etkileniyordur ya da paranormal aktivite var. elektrikçi abi halleder.

gitti güzelim sensör

sessiz güldüm

Ben geçenlerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışabilir raporu aldım. Devlet hastanesinde 200 Tl tuttu.

aile doktorundan da alınabilir, para vermezsiniz.

Tam teşekküllü bir devlet hastanesi denmiş ve heyet raporu denmiş aynı zamanda. Normal sağlık raporu olmayacakmış anlayacağınız.

anadolu yakasında değil ama, beşiktaş'da sait çiftçi devlet hastanesi var, tam köprü çıkışında, yıldız'ın karşısına denk düşüyor. bu rapor işini en sistemli ve hızlı halledebileceğin yerlerden bir tanesidir.

yanılmıyorsam heyet günleri vardı, öğrendikten sonra sabah erkenden gidersen, gün içinde onaylanmış bir şekilde teslim alabiliyorsun raporunu. ücreti geçen yıl 100 tl civarındaydı, en fazla yirmi lira artmış olsun, ki onu da gitmeden önce arayıp öğrenebilirsin.
www.bscdh.gov.tr

edit: yanında fotoğraf götürmen gerekecek, bir de nüfus cüzdanı fotokopisi istiyorlardı sanırım, aramışken onları da soruver. hayırlı olsun işin.

sait çiftçi +1

110 a binersen önünde inersin

Teşekkürler bilgiler için. Ben şansımı Sultanbeyli Devlet Hastanesinden yana kullanmayı tercih ettim. Bir günde hallettim bitti. 8-5 tüm personelle mesai yapmam karşılığında tabii. Bir de 96+28'di ücreti. İlgilenen çıkarsa diye not düşeyim dedim. Daha detaylı bilgi için her zaman mesaj atabilirsiniz.

aras kargo'da da olması lazım, hiç kullanmadım ama tanıtımlarında duymuştum.
hatta buyur linki;
(git:www.araskargo.com.tr

1500 TL

garantiden 1000 çekebilmiştim ben. kartı çıkarıp tekrar taktığımda izin vermemisti

banka hesabının da limiti oluyor. eğer hesabının günlük nakit çekim limiti 500 TL ise atm'nin limitini çekemezsin. Bu limitler internette de gözükür genelde.

vakifbank icin limit 1.100 idi degismediyse

google'a teb atm günlük yazdigim anda devamini tamamladi ve su sonucu cikardi:
www.teb.com.tr

vakıfbank'da atm'den çekim için günlük limit 1500 tl.
halkbank'da da öyleydi en son.

bankaya ve hesabına göre değişebilir. bir seferde ve günlük çekebileceğin miktarlar değişebilir.

genelde, günlük en fazla 1500$ koyuyorlar burda. ama arttırabilirler tabii.

garanti kesin 1000 TL

mr. nobody var olasılıkla ilgili ama tam dediğini karşılamıyor.

the butterfly effect mi acaba?

www.imdb.com metroya yetişip yetişmemesiyle alakalı iki olasılık var bu filmde. bir sürü değil yani.

przypadek.

yazılanları toparliyim :)
senin dediğin 'sliding doors'
ama bu konunun ağa babası 'blind chance' ya da orijinal ismiyle 'przypadek'tir.
'mr nobody','butterfly effect' ve 'run lola run' ise benzer konuda diğer sağlam örneklerdir.

kargocular biraz sert davranabilir. bunu önlemek için yumuşak malzemelerle yanlardan, alttan, üstten destekleyin. makine ortada kalsın. kolinin üzerine de KIRILIR diye not düşün ya da DİKKAT diye. büyük harfle. birşey olmadan gider.

baloncuklu naylonla makıneyı sar. bi de kutuyu sar.

kendi kutusunun içinde straforları vardır nasılsa kırılmasını engellemek için. bence üzerine ekstra bir paket gerekmez, bir kağıda sarılıp yollanır. en fazla kutusu zarar görebilir. onu da istemiyosan başka bi kutunun içine gazete kağıdına filan sarıp koyabilirsin.

EDIT? bu ba;ka kutulari karo ;irketi verir mi/ Orada paketleyecekler mi bir daha.

cihazı balonlu naylona sar. biraz büyükçe bir kolinin içini nalburlarda satılan strafor levha ile kapla( kutu içinde kutu gibi olsun) sonra cihazı straforların içine koy yanında üstünde altında vs kalan bütün boşlukları kağıt naylon vs ile doldur. koliyi kapat dışını da naylona sar üstüne de kırılacak diye etiket yapıştır.( bu yöntemle çok çok pahalı cihazlar gönderdim kargoyla)

kargocular başka kutuları parayla satıyo ucuz olmadığı gibi boyunu tutturmak da bir dert olabiliyo bence kendin bulsan daha iyi olabilir.

biz, bildiğin iç organları ortada bir elektronik devre getirttik yaklaşık 1000km mesafeden, sorunsuz teslim aldık. gönderen, koli malzemesinden ufak bir kutu yapmış, içindeki devreyi pıtpıtlı ambalajla sarmış, kutunun içinde kalan boşlukları da aynı malzemeyle doldurmuş. ups ile göndermiş bu arada.

en az iki tecrübemden biliyorum ki, örneğin aras kargo çok özensiz. ne kadar paketlesem ve uyarsam da gönderilerim hasara uğramış olarak ulaştı.

sadece kendi kutusuna güvenme bence. bulabiliyorsan bakkal-marketten uygun boyutta bir koli temin et ve kutusuyla birlikte onun içine yerleştir. ayrıca kutunun içindeki parçaları tek tek sar ve kutunun içinde kalan boşluklara gazete vs ile dolgu yap ki birbirlerine zarar vermesinler.

Aynen aynen aras kargoyla ne kadar çalıştıysam hepsinde 1 sıkıntı çıktı ya ya hasarlı gelir ya hiç gelmez ya şubeye gelir. yurtiçi kargodada mesela eleman geliyo kapıya *mcık ne zile basma var ne kapı tıklama var kapıya yapıştırıyo geldik sizi bulamadık şubeden alınız oldu dedim bi fırça bastım şubeye varıp ne bu her seferinde aynı muhabbet adam mı kandırıyonuz siz evden adım atmıyoruz çok önemli bişi bekliyoruz muhabbete bak dedm ya ama değişen yok aynı tas aynı hamam.

Otobüsle yolla çok el değişmesin.

(bkz: trans siberian orchestra)
(bkz: beethoven's last night)

(bkz: avantasia)
(bkz: the metal opera part 1)

(bkz: aina)
(bkz: days of rising doom)

(bkz: nikolo kotzev)
(bkz: nikolo kotzev's nostradamus)

(bkz: ayreon)
(bkz: universal migrator) part 2 (bkz: flight of the migrator)

bunlar hep konsept albümler. kiminin konusu uzaylı-fezalı, kimisi ortaçağlı-cadılı falan. incelemeni öneririm.

zaman zaman fatihin vefanın çocukları gozukur ustunde:))benimde çocukken çıkmışlığım var.vefa tarafında bir çevirme yapıldı ama fatih su yolu caddesinin orada açıklık olması lazım.zabıtalar falan oluyor orada ama bir şekilde kafalanıp çıkılır:)

sorması ayıp olmazsa amacın nedir? çünkü üstüne çıkmadan halledebileceğin birşyse alternatifini bulalım diye soruyorum.
tel örgü varsa yasaktır haliyle, ki öyle olması lazım. olmasa da tarihi eserlerlere hassasiyetle yaklaşılmalı. hele ki 'üstüne çıkmak' öncelikli olarak senin can güvenliğini tehlikeye sokabilir.

cam kapak güzel olmaz ama.. vitrin değil sonuçta.

edit: bence yaptırma

cok kro olur bulasma bence.

hatta bence kitaplikta her zaman en güzeli en dogali ve klasigi.

yaptırıcam, yolu yok.
mat camdan yaptırınca gayet şık duruyor da asıl sorun toz.
kimseye göstermem söz :)

mahalledeki camcılara yaptırmak yerine daha büyük olan atölyelerine yaptır. fiyat alırken de rodajlama işi için ekstra fiyat koyup koymadıklarını sormayı unutma. çünkü bazıları bu tarz camlara rodaj yapmayı kep bağışlamak sanıyor. mat cam, düz cama oranla daha az toz gösterir. hatta sana uyar mı bilmiyorum ama inanılmaz güzel desenlerde buzlu camlar var şu an piyasada. tabii her camcıda genel olarak değişebiliyor bu desenler. bir de onlara göz at derim. son fiyatları malesef aklımda yok ama 6mmlik camlar için şu şekildedir sıralama düz cam<buzlu cam<mat cam.
bir de unutmadan mat camda camcıların bazıları fire maliyetini de koyar. çünkü çok fazla satışı yoktur. mesela senin camın atıyorum 1,75 m2 tutuyorsa; 2 metre kare parası ödersin. Dilersen sana o 0,25 metrekarelik fireyi de verir camcı, çünkü işine yaramaz. Düz cam ve buğulu cam da bu olay yok. Reflekte cam denilen genelde aynalı cam olarak bilinen ve füme camlarda da bu fire olayı oluyor.
düzeltme: istediğin kapağın kenarında çerçevesi de olacakmış o zaman rodajla ilgili yazdıklarımı unut :)
boylarını kısaltmaksa dert değil. fakat her iki çeşidinde de "özel sertleştirilmiş cam" -ki büyük ihtimalle lamine camdır- sana yine camcı yolu gözükür.

@tombul kraker çok aydınlatıcı oldu, sağol. büyük atölye dediğin yerlere örnek verebilir misin, nasıl bulurum? bir de 2. kapağın etrafındaki alüminyum çerçeveyi de camcı yapar ama ahşaba girmezler herhalde değil mi?

büyük atölye dediğim yerler, genel olarak pencerecilerin çalıştığı firmalar. hatta bunlar cam giydirme cephe, cam kapı vb. gibi büyük işlerde yapıyorlar. genelde sanayiilerde bulabilirsin. ne tarafta oturduğunu bilmiyorum ama özel mesajla bildirebilirsen oturduğun civara yakın bir yer mi bakıp buluruz.
camcı ahşabı da yapar. çünkü resim/fotograf çerçevelerinde de ahşap kullanılıyor. aliminyumu da ahşabı da çoğu horoz testere denilen makineyle kesiyor. ha bir marangoz işçiliği gibi olur mu? onu bilemem, başında durman lazım. bir de eğer ahşap kapaktan alacaksan orta kayıdı da aşağı kaydıracak. üşengeçlik edip sadece üstteki camdan yada alttaki camdan kısaltmasın. şahsi beğenim, gösterdiğin kitaplığa ahşap çerçeveli kapak daha güzel gider yönünde.